Kobani ile dayanışma bahanesiyle ülkemizde 1990’lı yılları aratmayan kapsamlı şiddet eylemlerinin
başlatılmasına yönelik çabaları teessürle izliyor, milletimizin bir daha bu oyuna gelmeyeceğine inanıyoruz.
Halkın malına ve canına kast ederek Kobani'ye destek olunamaz, IŞİD'in ürettiği vahşet sona erdirilemez. Kinin,
nefretin, acımasızlığın kol gezdiği bir ortam oluşturmak hedefiyle sokak eylemlerine tevessül edilmesi, Kobani'de
bitirilmesi gereken IŞİD zulmünü daha da artırmak dışında bir sonuç doğurmaz.
Hayata geçirilmek istenen şiddet ortamı, puslu havadan rant devşirmekte mahir terör örgütlerinin ve emperyalist
ülkelerin işine yarar. Böyle bir ortam Türkiye düşmanlarını sevindirirken Türkiye'den destek bekleyen, Türkiye'nin
yardım elini görmek isteyenlerin umutlarını azaltır. Buna millet olarak bölgenin güçlü ülkesi Türkiye olarak izin
vermeyiz, veremeyiz. Bölgenin neredeyse tek barış ve istikrar adası olma özelliğini taşıyan ülkemizin önünü
kesmek ve bölgede kalıcı barışın tesisisini engellemek için sahnelenen bu oyunu görmeliyiz. Kim olursa olsun bu
oyunu görmezden gelen, figüran olarak katkı sunan, milletin basiretine ve devletin huzuru sağlamaya yönelik
kudretine destek olmayan herkes bu kalleşçe saldırı planının ortağı olma sorumluluğu taşıyacağını
unutmamalıdır.
Milletimiz, Türk’ü, Kürt’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Alevi ve Sünni’siyle, genciyle, yaşlısıyla sadece Türkiye'ye değil bütün
bölgeye pozitif katkı sağlayacak çözüm sürecine destek olurken, sürecin zeminine mayın döşemek mahiyetindeki
bütün söylem ve eylemler kardeşlik hukukunu sabote etme girişimi olarak değerlendirilecektir.
İnanıyoruz ki son günlerde yaşanan olumsuz tavırlara ve devam eden şiddet ortamı çabalarına rağmen bu
coğrafyayı huzur içinde ve ortak yaşam merkezi haline getiren birliğimiz, beraberliğimiz, kardeşliğimiz galip
gelecek, ülkemizin ve milletimizin geleceği için sabır ve sağduyu hakim olacaktır. Türk’ü Kürt’ten, Laz’ı
Çerkez’den, Alevi’yi Sünni’den ayırarak milletimizi bir birine düşürmek isteyenlerin oyunlarını bozacağız. Tek ses
ve tek yürek olarak heveslerini kursaklarında bırakacağız.
Bu kapsamda milletimize düşen sağduyulu olmak, terör örgütlerinin ve onları kurgulayan oyun kurucuların
tuzağına düşmemektir. Devletimize düşen ise şiddet ortamı çabalarını bertaraf etmek, milletin buna dair
kaygılarını gidermek, bütün toplumu kucaklayan, ülkenin huzur ve barış ortamını devam ettirecek dili hakim
kılarak, gereken tedbirleri gecikmeksizin almaktır.
Bireysel söylem ve tavırların, fevri davranışların her fırsatı değerlendirmek için pusuda bekleyenlerin ekmeğine
yağ süreceği unutulmamalı, ülkeye ve millete dönük bu kirli operasyona ortak bir dille cevap verilmelidir. Bu
noktada özellikle siyasi aktörlere ve medya kuruluşlarına büyük bir sorumluluk düşüyor. Mevcut gerilim ortamına
dair açıklama ve haberlerde ajitasyona kapalı, şiddeti körükleyecek kavramlardan uzak, sağduyuyu öne çıkaran
bir dil ve anlayış siyasete ve medyaya hakim olmalıdır. Bu anlamda ırkçı, provokatif, dışlayıcı, ötekileştirici dil
terkedilmeli, öfkeyi ve sertliği tırmandıran görsellerden ve söylemlerden titizlikle uzak durulmalıdır.
Türkiye, şiddeti körükleyen, çatışmayı hedef alan girişimleri bertaraf etmede tarihinde kayıt altına aldığı
tecrübelere fazlasıyla sahiptir. Bu doğrultuda uzun uğraşlar sonucu tesis ettiğimiz demokratik ortam ve hukuk
devleti ilkelerinden vazgeçmeksizin; özgürlükleri esas alarak ve özgürlükleri koruyucu etkin önlemleri hayata
geçirerek demokratik, özgür ve sivil siyasetin hakim olduğu mevcut durumu devam ettirmek devletin en büyük
sorumluluğudur. Diğer taraftan demokratik toplumlar için vazgeçilmez konumda bulunan güvenlik-özgürlük
dengesi mutlaka korunmalı, şiddet olaylarına yönelik müdahaleleler demokratik devlet ilkeleri doğrultusunda,
hukuk devletinin varlığına halel getirilmeyecek şekilde gerçekleştirilmelidir. Vatandaşların can ve mal güvenliğine
yönelik tehditler öngörülmeli, ivedilikle bertaraf edilmesi için devletin bütün kurumları yüksek işbirliği içerisinde
faailiyet göstermelidir. Bu noktada gözden kaçırılmaması ve doğru değerlendirilmesi gereken bir hususta
sınırlarımızın hemen yanı başında komşu ülkelerde devam eden savaş ve iç çatışma ortamıdır. Yaşananlar
Ortadoğu ve Ortadoğu halklarının yüzyıl aradan sonra yeniden emperyalist devletlerin çıkar ve egemenlik
mücadelelerinin alanı durumuna geldiğini gösteriyor. ABD'nin soğuk savaş sonrası küresel hakimiyet arzusu ve
İngiltere ile birlikte buna karşı çıkan ya da işbirliğine yanaşmayan rejimleri zayıflatmak, değiştirmek suretiyle
Ortadoğu'yu yeniden şekillendirme çabaları bugün Ortadoğu'ya hakim olan kaosun arkasında hangi güçlerin
olduğunu anlamayı kolaylaştırıyor. Diğer taraftan İsrail'in bölgedeki konumunu güçlendirme ve hayallerini de bu
tabloya eklendiğimizde ülkemize, milletimize yönelik bu oyunun arkasında kimlerin olduğu daha net bir şekilde
gözler önüne serilmektedir.
Devleti ve milletiyle Ortadoğu'nun mazlumlarına yardımeli uzatmaktan yorulmayan ve bunu varlık sebebi sayan
Türkiye, yanı başındaki IŞİD terörünün mağdur ettiği Kobani halkı dahil herkese insani yardımlarını artırarak
devam ettirirken tezgahlanmak istenen bu oyunun nihai hedefinin bizim birlik, beraberliğimiz ve kardeşliğimiz
olduğu tartışmasızdır. Bu sebeple bölgenin en güçlü ülkesi ve küresel aktörü konumundaki Türkiye'nin gücünü
kırmaya, mazlumlara olan ilgisini dağıtmaya yönelik bu oyunu da birlik, beraberlik ve kardeşliğimizle
bozacağımızdan zerre şüphe duymuyoruz. Ferasetine her zaman güvendiğimiz milletimiz ve varlığıyla düşmanları
için tehdit, mazlumlar için güven merkezi devletimiz Kobanili mazlumlar üzerinden yürütülen provokasyonları
elbirliğiyle bertaraf edecek, sağduyusuyla da tırmandırılmak istenen şiddet ateşini söndürecektir.
Büyük Memur-Sen ailesi olarak bir kez daha milletimizi sağduyuya davet ediyor, Kobani'de IŞID'in, Suriye'de
Esed'in zulmünün son bulması ve mazlumlara destek olunması çabalarını destekliyoruz. Benzer şekilde
milletimizin ülkemizde terör ve şiddetin hakim kılınmasına dönük planları da bertaraf edeceğine yürekten
inanıyoruz.